2004 yılında, İstanbul’un sanat çevrelerinde adını duyurmaya başlayan genç bir fotoğrafçı olan Serkan, her zaman farklı konuları ve insan hikayelerini fotoğraflamayı severdi. Onun için fotoğrafçılık, sıradan olanın içindeki güzelliği ve gizemi yakalamak demekti. Serkan, bir gün eski bir antikacıda gezerken, oldukça eski ve ilginç görünümlü bir fotoğraf makinesi buldu. Makinenin üzerindeki yazılar neredeyse silinmişti, ancak Serkan’ın dikkatini çeken bir şey vardı: Makinenin arka kapağının iç tarafına küçük bir not yapıştırılmıştı.
Bu notta, “Bu makine, yalnızca gerçek ruhları yakalar” yazıyordu. Serkan, bunu ilginç bir pazarlama hilesi olarak düşündü ve makineyi satın aldı. Makineyi satın aldığı antikacı da oldukça sıradışı bir adamdı ve Serkan’a makinenin ilginç bir geçmişi olduğunu, birçok ünlü sanatçının bu makineyle olağanüstü fotoğraflar çektiğini anlattı. Serkan, bu tür hikayelere pek inanmıyordu ama yine de makineyi denemek için sabırsızlanıyordu.
Serkan, ertesi gün makineyi denemek için İstanbul’un tarihi sokaklarında dolaşmaya başladı. O, fotoğrafladığı şeylerin sıradan güzelliğini ve sokakların ruhunu yakalamayı umuyordu. Ancak çektiği ilk birkaç fotoğrafta fark etti ki, bu makine sadece yüzeydeki görüntüleri değil, derinlerdeki duyguları ve gizli hikayeleri de yakalıyordu.
Makinenin çektiği fotoğraflarda, her insanın yanında beliren flu figürler ve semboller vardı. Bir yaşlı adamın fotoğrafını çektiğinde, adamın yanında bir çocuk silueti beliriyordu; bu, adamın kaybettiği bir oğluna olan özlemi olabilirdi. Bir çiftin fotoğrafında, arka planda soluk renklerle işlenmiş eski bir köy evi görünüyordu; bu da onların birlikte hayal ettikleri ama hiç inşa edemedikleri bir gelecek olabilirdi.
Serkan, makinenin gerçekten de sıradanın ötesine geçen bir şeyler yakaladığını fark etti. Bu durum onu hem büyüledi hem de ürküttü. Fotoğraflarını inceleyen sanat eleştirmenleri ve galericiler de Serkan’ın işlerinde daha önce hiç görmedikleri bir derinlik olduğunu söylüyorlardı. Serkan, bir sergi açmaya karar verdi ve bu sergi için makinenin çektiği en etkileyici fotoğrafları seçti.
Sergi günü geldiğinde, fotoğraflar büyük ilgi gördü. Ziyaretçiler, her bir fotoğrafın içinde kendilerine ait bir hikaye buluyor gibiydi. Ancak, serginin sonunda, Serkan’ın dikkatini çekmeyen küçük bir detay fark edildi: Makinenin yakaladığı bu figürlerin ve sembollerin birçoğu, geçmişte kaybolmuş insanlar ve unutulmuş olaylarla ilgiliydi. Fotoğrafların arkasında, adeta geçmişten gelen hayaletler vardı.